"Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah’ın şânı yücedir.” (Furkân, 10)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
"Rabbim bana Mekke vadisini altın yapmayı teklif buyurdu da ben: "Hayır, yâ Rabbi! Fakat ben bir gün aç, bir gün tok olayım. Aç olduğum gün sana yalvarıp duâ edeyim. Tok olduğum gün ise sana hamd ve senada bulunayım.” (Tirmizî, Zühd, 35)
Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz şöyle demiştir: "Rasûlullah’ın açlığını ve açlık sebebiyle karnına taş bağladığını görünce ağladım ve "Yâ Rasûlallah! Allah’tan seni doyurmasını istesen de seni doyursa.” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah: "Ey Âişe! Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki Rabbimden dünyanın dağlarının altın olup benimle birlikte yürümesini dileseydim onları dilediğim yere yürütürdü. Fakat ben dünyanın açlığını tokluğuna, fakirliğini zenginliğine, hüznünü sevincine tercih ettim. Ey Âişe! Dünya Muhammed’e ve âilesine gerekmez.” buyurdu. (Irâkî, Muğnî, IV, 221)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Hayy: Hayatı, ezelî ve ebedî olarak sarmalayan, bütün hayatların kaynağı olan, ezelî ve ebedî olarak ölmeyen, diri olan demektir.
Kısa Günün Kârı
O yüce Peygamberin yüce himmeti sadece sıkıntı ve ihtiyaç içinde olduğu halde göz ucuyla bile yeryüzü hazinelerine iltifat etmemesi değildir. Mi’rac gecesi mâsivallâha / Allah’dan başka şeylere nazar etmemesi melekût ve ceberût âlemine âid güzelliklerden hiçbir şeye iltifat etmemesini de düşünmemiz gerekir. Bu sebeptendir ki "Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.” (Necm, 17) âyeti nâzil oldu.