"Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.” (Yâsîn, 21)
Rasûlullah (sav) buyurdular:
"…Cenâb-ı Hak onların işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, akleden kalbi ve konuşan dili olmuştur.” (Buhârî, Rikâk, 38)
Enes (ra)’ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfe göre, Allâh Teâlâ’nın bir takım gezici melekleri vardır. Bunlar dâimâ zikir ve sohbet meclislerini ararlar. Bulduklarında meclisin etrâfında halka olarak:
"–Yâ Rab! Bu kulların senin kitâbını okuyorlar, Hz. Peygamber’e salât ü selâm getiriyorlar ve Sen’den dünya ve âhiret hâcetlerini taleb ediyorlar.” derler.
Cenâb-ı Hakk:
"–Şâhid olunuz, onları afvettim.”buyurur.
Melekler:
"–Yâ Rab! İçlerinde oraya yanlışlıkla gelmiş olan falan ve filan da vardı!..” deyince Allâh Teâlâ:
"–Onlar (o sâlih ve sâdık kullar)öyle bir topluluktur ki, onlarla berâber bulunanlar şakî sayılmazlar…”(Tergîb, II. 402)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Kâbız: İmtihan için sıkan, rızkı belli bir ölçüde tutan ve o ölçüyle veren, ölüm anında kullarının can emanetini geri alan demektir.
Kısa Günün Kârı
Hak yola hidâyet olunmuş kimse, bu hayra başkasını da ulaştıran kimsedir. Eğer o kimse dâvet konusunda töhmet altında değilse, elçi olmasa da ona tâbi olmak gerekir. Kaldı ki konumuzda bahsettiğimiz bugünün hidâyete ermiş kimselerdir.