Hz. Mevlânâ buyurur: "Dünyanın hiçbir köşesi iptilâsız ve tuzaksız değildir. Hakk’ı gönülde bularak ve O’na sığınarak, O’nun mânevî huzûrunda yaşamaktan başka kurtuluş, huzur ve rahat yoktur.” "Allâh’a yemin ederim ki, sabrı yaşayamayan, fâre deliğine sığınsa bile, bir kedinin pençesinden kurtulamaz.” İnsanların içinde bulunarak onların ezâ ve cefâlarına gönül hoşluğu içinde katlanmanın fazîletini Muhammed İkbâl, şu temsîlî hikâye ile ne güzel ifâde eder: "Câhil bir ceylan, olgun bir ceylana dert yanar: "–Bundan sonra Kâbe’de, (avlanmanın yasak olduğu) Harem bölgesinde yaşayacağım. Zira ovalarda avcılar pusu kurmuşlar, gece gündüz peşimizde dolaşıyorlar. Artık avcı derdinden kurtulmak, huzûra kavuşmak istiyorum...” Bunları dinleyen tecrübeli ceylan der ki: "–Ey akıllı dostum! Yaşamak istiyorsan tehlike içinde yaşa. Kendini dâimâ bileyi taşına vur. Keskin ve cevherli bir kılıçtan daha keskin yaşa! Îmânın seviyesi, ancak zorluklar karşısında belli olur. Tehlike; senin gücünü imtihan eder. Beden ve rûhunun nelere kâdir olduğunu bize o bildirir.” (Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakı, Erkam Yay.) |